Tarihçe
Bir İstanbul klasiğidir Kanlıca’ya gelip bir kase yoğurdun üstüne usul usul pudra şekeri serpiştirmek.
K anlıca yoğurdu bir asrı aşmış kahvehanemizin hemen yanı başındaki yoğurthanede tamamen doğal yöntemlerle üretilir. Bizim yoğurdumuz deniz kokar, orman kokar, kekik kokar çünkü sütümüz sadece bize üretim yapan Beykoz köylerindeki mandıralardan gelir. Taze sağılmış ve sabah sütüdür. Sadece inek sütünden, katkısız ve günlük üretilir. Bu nedenle tadı hafiften ekşidir. Pudra şekeri ile tüketilmesi adettendir.
Yoğurtsuz bir Türk mutfağı düşünebilir misiniz? Kaymaklısı, kaymaksızı, sarımsaklısı, süzmesi her şekliyle soframızdadır. Asırlardır tükettiğimiz bu lezzet, sağlıklı yaşamın en gerekli gıdalarından biridir. Toplumumuzda yoğurt ya sulandırılmış şekilde ayran olarak tüketilir, ya yemeklere katılır veya birlikte servis edilir, ya da salata veya cacık yapılır. Son zamanlar da ne mutlu ki biraz artsa da, elimize bir kase yoğurt alıp tüketmeyiz genelde.
Bir yer dışında… Yer, İstanbul, Boğaziçi, Kanlıca, İsmailağa olursa; garsona bir kase yoğurt ısmarlarsınız, üzerine pudra şekeri eklersiniz ve sonra da çalakaşık yersiniz. Bu sadece İstanbul, Kanlıca’ya has bir yoğurt yiyiş keyfidir ve tam bir asırdan fazla süredir Kanlıca İskelesi’nde devam etmektedir. 40 yıl önce de böyleydi, şimdi de böyle…
İSMAİLAĞA KAHVEHANESİ’NİN DOĞUŞU
İsmalağa’nın kahvehanesinden, İsmailağa’nın gazinosuna; Kanlıca Yoğurdu’nun bizim için hikayesi, bundan tam bir buçuk asır evvel, 1870 senesinde İsmail Hakkı Bey’in deniz kenarındaki önü bahçeli küçük kahvehaneyi almasıyla başlıyor. Küçük dediğimize bakmayın o dönemde Boğaz’ın en büyük, İstanbul’un Pierre Loti’den sonra ikinci büyük kahvehanesiymiş. İlk kurulduğu dönemlerde kahvesiyle meşhur olmuş. İsmail Hakkı Bey daha yeşilken aldığı kahve çekirdeklerini kendi elleriyle odun ateşinde kavurur, taş değirmen de çeker, müşterilerine ikram edermiş.
KANLICA’NIN YOĞURT İLE ÖZDEŞLEŞMESİ
Tarihte 93 Harbi olarak bilinen, 1877-1878 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında yaşadıkları zulüm neticesinde Anavatan’a göç etmek zorunda kalan, Balkan Türk’lerinin küçük bir kısmı Kanlıca semtini yurt edinmiştir. Bu göçmen aileler kendi geleneklerini de yanında getirmiş ve Kanlıca’da ilk yoğurt üretimi bu kişiler tarafından başlatılmıştır. İlk zamanlarda kendi ürettiğini kendi tüketen topluluk zamanla komşuluk ilişkileri vasıtasıyla Kanlıca’da yaşayan diğer ailelere de ikram eder olmuş. İsmail Hakkı SİPAHİOĞLU kısa zamanda ahbap olduğu Bulgar muhacirlerin ürettiği yoğurdunun lezzetinin yayılması gerektiğini düşünmüş. Bundan sebep kendi kahvehanesinde, bu yoğurdu müşterilerine servis etmeye başlamış. Kanlıca yoğurdunun ilk perakende satışı Kanlıca İsmailağa’nın Kahvehanesinde başlamıştır.
YOĞURDUN PUDRA ŞEKERİ İLE BULUŞMASI
İlk satışının yapıldığı dönemlerde üreticiden teneke tepsilerde alınan Kanlıca Yoğurdu aynı şekilde servis edilirdi. İsmail Hakkı SİPAHİOĞLU’nun vefatı sonrası işletmeyi devralan oğlu Mahmut Şevket SİPAHİOĞLU Kanlıca yoğurdunu cam kaselerde servis etmeye başladı. Şevket Bey yoğurdun kendine has ekşimtırak tadından dolayı biraz daha lezzetlendirmek için üzerine pudra şekeri ekleme fikrini düşünüp o şekilde müşterilerine sunmaya başladı. Zamanla bu farklı lezzetin ünü dilden dile yayıldı. Hatta 1953 senesinde aramızdan ayrılan aynı zamanda kendisi de Kanlıca’lı olan merhum Sedat Simavi’nin kurucusu olduğu, dönemin popüler mecmuası olan Yedigün’de İsmailağa Kahvehanesi’nin ve pudra şekerli Kanlıca yoğurdu’nun tanıtımı yapılmış bunun sonucu bu lezzetin yaygınlaşması hızlandırılmıştır.
İsmailağa Kahvesi’ne kuruluşundan bu yana bir çok tanınmış yazar, şair, gazeteci, devlet adamı, politikacı, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı, belediye başkanları, spor adamları, bilim adamları, sanatçılar ne mutlu bize ki teşrif etmişlerdir. Bir çok Yeşilçam filmine, modern dizilere konu ve set olmuştur.